Karma Ekonomiye Geçiş Ne Zaman? Gerçekten Hazır mıyız, Yoksa Kendimizi mi Kandırıyoruz?
Artık şu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor: “Karma ekonomi” sadece bir ekonomik model değil, aynı zamanda bir hayatta kalma stratejisi. Ancak ortada büyük bir problem var: Bu stratejiyi ne zaman, nasıl ve hangi şartlarda uygulamaya geçireceğimiz konusunda kimsenin net bir fikri yok. Siyasetçiler yuvarlak laflarla günü kurtarırken, akademisyenler hâlâ teorilerle oyalanıyor. Oysa dünya, neoliberal reçetelerin çürüdüğü, devlet müdahalesi ile piyasa dinamizminin birlikte çalışmadığı bir dönemin içinde debeleniyor. Peki ya biz? Biz gerçekten karma ekonomiye geçiş için hazır mıyız, yoksa hâlâ “devlet mi yoksa piyasa mı daha iyi?” gibi 20. yüzyılın tartışmalarında mı boğuluyoruz?
Karma Ekonomi: Kurtuluş Reçetesi mi, Yeni Bir Tuzağın Başlangıcı mı?
Karma ekonomi, basitçe devletin ve özel sektörün birlikte rol aldığı, hem serbest piyasanın dinamizmini hem de kamunun düzenleyici gücünü içeren bir model olarak tanımlanır. Ancak mesele bu kadar basit değil. Çünkü bu iki güç arasındaki denge, her zaman pamuk ipliğine bağlı olmuştur. Devlet fazla müdahale ettiğinde yenilikler körelir, özel sektör fazla serbest bırakıldığında ise sosyal adalet yerle bir olur. Bugün tartışmamız gereken asıl konu, “karma ekonomi iyi midir?” değil; “karma ekonomi nasıl sürdürülebilir hale gelir ve toplumsal refahı gerçekten artırabilir mi?” sorusudur.
Ekonomik Gerçeklerle Yüzleşme Zamanı
Gerçek şu ki, bugünün dünyasında salt serbest piyasa modeli, pandemiyle, savaşlarla, enerji krizleriyle ve gelir adaletsizliğiyle başa çıkamıyor. Öte yandan, devletin tam kontrolü altındaki planlı ekonomiler de inovasyon ve verimlilik yarışında geri kalıyor. O halde karma ekonomi kaçınılmaz gibi görünüyor. Fakat burada asıl soru şu: Ne zaman?
Kriz anlarında devletin ekonomiye müdahalesi artarken, iyi zamanlarda yeniden piyasa mekanizmalarına dönülüyor. Bu döngü, aslında karma ekonominin bir “geçiş modeli” değil, sürekli bir “denge oyunu” olduğunu gösteriyor. Belki de sormamız gereken soru şu olmalı: “Karma ekonomiye geçiş” diye bir şey gerçekten var mı, yoksa zaten çoktan içindeyiz de bunun farkında mı değiliz?
Geçişin Önündeki Engeller: Siyaset, Sermaye ve Statüko
Karma ekonomiye geçişi geciktiren en büyük engel, ekonomik gerçeklerden çok siyasi ve ideolojik çekişmeler. Devlet müdahalesini artırmak isteyen kesimler “refah devleti” söylemini yükseltirken, serbest piyasa yanlıları her müdahaleyi “verimsizlik” ve “bürokrasi” olarak etiketliyor. Sermaye grupları, devlet desteğinden faydalanırken “piyasa özgürlüğü” diye bağırmayı ihmal etmiyor. Sonuç: İlerleme değil, yerinde sayma.
Bir diğer zorluk da toplumsal zihniyet. İnsanlar hâlâ “devlet kurtarsın” ya da “piyasa çözer” gibi keskin kamplara bölünmüş durumda. Oysa karma ekonomi, her iki tarafın da fedakârlık yapmasını, ortak zeminde buluşmasını gerektiriyor. Peki biz bu zihinsel dönüşümü gerçekten gerçekleştirebildik mi?
Karma Ekonomiye Geçiş: Bir Tarih Belirlemek Mümkün mü?
Ekonomistler sıklıkla “önümüzdeki on yıl içinde karma ekonomi kaçınılmaz olacak” gibi cümleler kurar. Ancak bu geçişin belirli bir tarihi yoktur çünkü bu bir politik irade, kurumsal kapasite ve toplumsal uzlaşma meselesidir. Şu anki gidişata baktığımızda, birçok ülke karma ekonomiyi zaten uyguluyor ama bunu “geçiş” olarak değil, bir zorunluluk olarak yapıyor.
Yani karma ekonomiye “geçiş” için takvim beklemek, bir yanılgıdır. Asıl mesele, bu karma yapıyı daha adil, sürdürülebilir ve katılımcı bir hale getirmek için neyi, ne zaman ve nasıl değiştireceğimizdir.
Tartışmayı Başlat: Hazır mıyız, Yoksa Sadece Konuşuyor muyuz?
Belki de artık şu provokatif soruyu sormanın zamanı geldi: Gerçekten karma ekonomiye geçmeye hazır mıyız, yoksa bu kavramı sadece krizleri meşrulaştırmak için mi kullanıyoruz? Belki de asıl sorun “ne zaman geçeceğiz?” değil, “geçmeye cesaretimiz var mı?” sorusudur.
Çünkü bu cesareti göstermedikçe, karma ekonomi sadece bir teoriden ibaret kalacak. Ve biz, aynı tartışmaları yıllarca döndürüp duracağız.